Quantcast
Channel: Asanusta
Viewing all 10506 articles
Browse latest View live

Bırakta seni ben seveyim.. Yabancıya gitmesin gözlerin..!

$
0
0


Bırakta seni ben seveyim.. Yabancıya gitmesin gözlerin..!


Ben senin dokunduğum ellerini değil, yüreğini sevdim.. Yüreğinde...

$
0
0




Ben senin dokunduğum ellerini değil, yüreğini sevdim.. Yüreğinde bulduğum huzuru ve adını aşk koyduğum seni sevdim.. Sen varsın diye yolumun sonunda aramıza giren hasreti sevdim.. Umudum oldu yarınlar ve ayrılığın göz yaşlarını sevdim.. Sen uzaklardayken aklımda oluşunu, her gece rüyalarıma sessizce gelişini sevdim.. Sabahlar olma­sın diye ruyalarımda, biraz daha kal diye gecelere y…alvarmayı s…evdim.. Seni tekrar görmek umuduyla kokunu duymadan ayakta kalmayı sevdim.. Sen bende candın, cansız yaşamayı ve canın bedene döneceği günü beklemeyi sevdim.. Sen benim yaşama nedenim oldun ve yanımda olduğunu bilmeyi sevdim.. Yüreğini sevdim ama kıble yaptığım ve sonuna kadar guvendiğim can özümü sevdim.. Ben seni sen olduğun için ve bu aşkı bana doyasıya yaşattığın için Teşekkür Ederim ÖMRÜM….

Niye seni hep 30 şubatlarda beklerim, neden hep olmaz hayallerde...

$
0
0




Niye seni hep 30 şubatlarda beklerim, neden hep olmaz hayallerde seni yaşatırım…

Bir gün mutluluk göz yaşları akacak mı gözlerimden.. Diyemedim...

$
0
0




Bir gün mutluluk göz yaşları akacak mı gözlerimden.. Diyemedim ya la…

Gözlerim seni görmeseydi, Tutkunlukları beslermiydim sana..?...

$
0
0




Gözlerim seni görmeseydi, Tutkunlukları beslermiydim sana..? Gördüklerim içimde bir mabed olmasaydı, Yüreğimde seni bir nehirin şelalesi yaparmıydım ki..? ….EY SEVGİLİ İçimi işlemeseydin, sana YAR dermiydim..? Yüreğimdeki ateşi körüklemeseydin, Ben seni böylesine severmiydim böylesine ÖZLERMİYDİM ..? …EY SEVGİLİ Uykularımı kovalayanımsın.. Suskunluklarımı bozanımsın.. İçimde çakılı ruh…umun, kalan yarısısın.. …EY SEVGİLİ Sen benim cennetten gelme , Güllerden olma, Sümbüllerden alımlı, Cennetimsin… BU GÜN BİR BAŞKA ÖZLÜYORUM EY SEVGİLİİİ.. 

Kimsin sen..! Yaşamak isteyip de yaşayamadığım umutlarım,...

$
0
0


Kimsin sen..! Yaşamak isteyip de yaşayamadığım umutlarım, farkında olmadan yıllardır beklediğim mi…? Kimsin sen..! Sen benim sevdiğimsin, sevdiğini söyleyemediğim..

Elimde birşeyim yok deme, Ey insan; Yüzündeki Tebessüm en Büyük...

$
0
0


Elimde birşeyim yok deme, Ey insan; Yüzündeki Tebessüm en Büyük Sadakadır. Diyecek sözüm yok deyipte susma; Allah'ın Selamı en Büyük Kelamdır. Kimseye yardm edemiyorum deyip ümidini kesme; Ettiğin Dua en Büyük yardımdır. Ümidim yok diyip gaflete dalma; RABBİMİN kapısı her zaman açıktır.

Sevmek güzel şey; Sevilmek de onun kadar. Sevip de sevilmemek...

$
0
0


Sevmek güzel şey; Sevilmek de onun kadar. Sevip de sevilmemek acıdır ölüm kadar. Taşın kalbi yok ama onu da yosun sarar…


Elimde birşeyim yok deme, Ey insan; Yüzündeki Tebessüm en Büyük...

$
0
0












Elimde birşeyim yok deme, Ey insan; Yüzündeki Tebessüm en Büyük Sadakadır. Diyecek sözüm yok deyipte susma; Allah'ın Selamı en Büyük Kelamdır. Kimseye yardm edemiyorum deyip ümidini kesme; Ettiğin Dua en Büyük yardımdır. Ümidim yok diyip gaflete dalma; RABBİMİN kapısı her zaman açıktır.

Görmeye dayanamayacağım için bakmadığım ne çok şey var aslında.....

$
0
0


Görmeye dayanamayacağım için bakmadığım ne çok şey var aslında.. :/

cokgulenadam:"Ah aşk! Bir topluluğun fotoğraf çekildikten...

$
0
0




















cokgulenadam:"Ah aşk! Bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra dağıldığı an…" 

♡ Follow Me For More Photo And Gifs ♡

Kıyısı pekte kalabalık olmayan bir kasabaya benzeyen o masum...

$
0
0


Kıyısı pekte kalabalık olmayan bir kasabaya benzeyen o masum burundan, bir ovanın örtüsü olabilecek kadar sisi üfledi sanki yüzünün önüne bir maske diye… Ve kayboldu gökyüzünden tüm mavileri, uyuyakaldı bakışları üstelik kapanmadan gözka…pakları; gözlerinin o el işi eşsiz ahşap kapıları… Bulutlarına dek gökyüzünün, durmadan yükselen gök uçurtmasının sırtına binip yükselirmiş gibi durdu birkaç saniye nefes alış verişleri… karnında tanımsız bir korku nefes aldı sonra… ağrı desen değil,yok bişeyim iyiyim desen hiç değil bir an doğdu yüreğine… Göğün mavilerinin arasından yüzercesine uçtu bakışları , yüzünde kocaman elleriyle saçlarını savuran, yüzünü tokatlayan rüzgarının şefkati ile yükseldi durmadan… Bulutlarına dek uçtu göklerin… Göz gözü görmez beyaz çarşafların göklerde uçuşup oynaştığı basamağına dek tırmandı göklere… ve bir anda kayboldu tüm maviler gözlerinden… her yer rüzgarıyla dans eden, oynaşan beyaz çarşafların dünyasıydı artık sanki… bulutlar arası dolaşmalar atlasında isim şehir oynamaya başladı sanki sonra parmak uçları… - Sevişmek kimsin tenimde ? - Kağıttan uçak katlamayı biliyor musun ? Birden fazla şekilde ama ? - Peki ya sen kağıttan gökyüzü yapmayı biliyor musun söyle bana… Gökten düşer gibi hissettiren küçük zamanlar yaz not kağıtlarına olur mu,aslında gerçekten düşmeyeceğimize inandığımız ama içten içe delice korktuğumuz hisler çiz kaleminle üzerimize… türbülans kağıtlar iskelesi olsun yastığımın yanıbaşı… Tüm kağıt parçalarını, kaybolmaktan korkan küçük masal çocukları gibi kırıntı kırıntı toplamak istiyorum… parmak uçlarım ekmek sepeti… parmak uçlarım gırgır vicdanlar müzesi… - Önce uçak mı düşer yoksa aynı yükseklikten bırakılan uçurtma mı ? - Uçurtmanın yolcusu var mı peki ? - Uçak çok daha ağır değil mi ki ? - Katladığın kağıdın üzerinde yazanlara bağlı herşey, gerisi sadece rüzgar… Zaman, rüyalar uykuya dalınca zamanı yorgun gözlerimde… İyi geceler rüyalarım, siz uyuyun. Ben başınızda beklerim……

Tutunduğum, Hiçbir âyet yarı yolda bırakmadı beni. İnsan...

$
0
0


Tutunduğum, Hiçbir âyet yarı yolda bırakmadı beni. İnsan terketmeyince, Terketmiyor RABB'i demek ki…

dunyayatepki: mikrooplazma: YİNE (Psikolojik Hikaye...

$
0
0


dunyayatepki:

mikrooplazma:

YİNE (Psikolojik Hikaye Denemesi)

(Hayatını bir sayı doğrusuna benzeten ve yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle bu sayı doğrusunda hep sola (eksilere) doğru sürüklenmekte olan genç bir adam düşünün. Ve günün birinde hayatına girip, onu tüm bu olumsuzluklardan kurtaran genç bir kız… Bir güneş gibi aydınlatmıştı onun karanlığını. Rakamlarla anlatılmayacak kadar çok sevdiler birbirlerini. Yılları kovalayan birliktelikleri genç adamın hayatını değiştirivermişti bir anda. Ama sonra bir talihsizlik meydana geldi; kız intihar etmişti. Nedenini kimse anlayamamıştı. Belki aile içi sorunları vardı. Belki de başka bir şey. Asıl önemli olan şey ise genç adamın henüz olan bitenlerden habersiz olmasıydı. “Kara haber tez duyulur…” dedikleri bu olsa gerek; sevgilisinin öldüğünü çok geçmeden öğrendi genç adam. Hayatı yine  karanlıklara boğuldu. Ama nedense sevgilisinin öldüğünü bir türlü kabullenemedi. Aşk bu, öyle kolay unutmak olur mu hiç? Kendini güçlükle toparlamaya çalışsa da sanki o ölmemiş gibi yaşamına devam ediyordu genç adam…)

Bugün de sıradan bir gün yine. Belki uyanalı saatler oldu ama, yatağımdan kalkmaya direniyorum. Güneş bugün o kadar canlı ki… Karşı apartmanın camından gözüme yansıyor ışığı. Rahatsız oluyorum ama yerimden kıpırdamak bile işkence gibi geliyor. Şehrin gürültüsüne, apartman sakinlerinin bitmek bilmeyen patırtısına, şehrin dehşet verici sesine, saatin çalmakta olan alarmına aldırmadan öylece tavanı izliyorum yine. Sonra birdenbire hayaller canlanıveriyor orada; birlikte gerçekleştiremediğimiz hayaller… “Asma artık suratını” deyişin geliyor aklıma. Surat ifademi düzeltene kadar gözyaşlarım, “elveda” der gibi akıp gitmiş oluyor yine. Çok geçmeden toparlamaya çalışıyorum; kandırdım işte kendimi! Aynada zorla da olsa gülümsemeye çalışan bir yüz görüyorum yine. Durup bir süre izliyorum onu. Uykusuzluktan şişmiş gözleri, hafif ağarmış saçları, yorgunluktan ve yaşadığı olumsuzluklardan dolayı artık gülümsemeye utanan bir surat ifadesi, adeta karanlıklara boğulmuş bir hayatıyla karşımda duruyor işte…

"Çevremde o kadar kişi mutluyken ben neden mutsuzum?" diye soruyorum hep kendi kendime. Ah sevgilim… Sessizce girmiştin hayatıma ve yine sessizce çekip gittin. Gücüm kalmadı artık. Yokluğun ne zaman hissedilse haddini bilmiyor bu beden.  Ağlıyor, bahar yağmurları gibi kesilmek bilmiyor. Dehşetle haykırarak uyanmak nedir bilir misin? Ya ümitsizliğe düşmek? Peki ya çaresiz kalmak? Sabahın ilk ışıklarına kadar Allah’a diz çöküp dua etmek? Tarifi imkânkız bir duyguyla sevdiğimi seni kaybettikten sonra anladım. Ailenden korkarak buluştuğumuz günler, yağmur altında yürüdüğümüz geceler, havanın soğuk olmasına aldırmadan gezdiğimiz sokaklar ve seni evine tekrar bırakırkenki o surat ifadem… İlk o gün demiştin bana "asma artık suratını" diye. İstemeden de olsa gülümsemiştim, sırf sen mutlu ol diye. "Yarın görüşmek üzere, kendine iyi bak…" demiştin hatta o gece. Peki ya sen neden kendine iyi bakmadın sevgilim? Tüm Dünya’m sendin, kimsem yoktu ki senden başka! 

(Genç adam bir süre kendi kendine konuştuktan sonra göz kapaklarının yorgunluğuna esir düşerek uykuya dalar…)

Bugün de sıradan bir gün yine. Belki uyanalı saatler oldu ama, yatağımdan kalkmaya direniyorum yine. Bugün saatimin alarmı çalmadan uyandım. Her sabah olduğu gibi mesaj gönderdim telefonuna. Ama sadece cevabını beklemekle kaldım yine… İşime geç kalmamak için kahvaltı bile yapmadım. Kıravatımı ters bağladığımı bile asansördeyken fark ettim. Otobüs durağına doğru ilerlemeye başladım. Gün ışığı herkesin suratını öylesine güzel aydınlatıyordu ki, kendi karanlığımdan utandım yine. Merakım, mutsuzluğumu arttırırken dolmuş geldi. Biraz ilerledikten sonra tekrar mesaj gönderdim sana. Bekledim, umduğumun tersine cevap gelmedi yine… Derin düşüncelere kapılmış giderken yanlış dolmuşa bindiğimi gördüm. Sanırım işe geç kalacağım yine. Hey, bu insanlar kim? Benim ne işim var bu otobüste? Neden beni sakinleştirmeye çalışıyorlar? Neden herkes bana meraklı gözlerle bakıyor? Ve sen neredesin be sevgilim, neredesin? 

Bu sabah gözlerimi hastanede açtım. İlaçlarımı kullanmadığım için yine hayaller gördüğümü, kendi kendime konuştuğumu söyledi doktorlar. Ha bir de senin öldüğünü gördüm rüyamda sevgilim. Nasıl korktum bilemezsin. Her neyse, seni özledim ben… Sanki aylarca konuşmamışız gibi geliyor. Övünmek gibi olmasın ama özlemekte dünya markasıyım. Hava yağmurlu, birazcık da soğuk. Ama benim bunları düşünecek vaktim yok. 

(Genç adam yine kendi kendine konuşmaya başlar…) 

Telefonum nerde benim? 

Ne telefonu, ağrılarım var benim. 

Sızlanmayı kes be adam! 

Nankörlük etme. İyi değilsin, dinlenmen lazım. Sonra konuşursun onunla. 

Lüzumsuz lüzumsuz konuşup durma be adam! Özledim diyorum, anlamıyor musun? Hey, biraz küçük harflerle konuşalım. 

Seni eğlendirecek zamanım yok. 

Bak kapının önünden sesler geliyor…

Pek duyamıyorum ben. Sen bişey duyabiliyor musun? 

Fena değil. Yerinden kalkabilecek misin? 

Evet, bekle biraz…

(Dedi ve zorla olsa yerinden kalktı. Kapıya doğru ilerleyip konuşulanları can kulağıyla dinlemeye başladı.) 

-Hastanın durumu nasıl?

+ Zor günler geçiriyor efendim…

-Zor günler mi geçiriyor, peki neden? 

+Sevgilisi varmış. İlişkileri sorunsuz bir şekilde devam ederken kız intihar etmiş. Neden intihar ettiğini kimse bilmiyor ne yazık ki. Bu üzücü durumu genç adama kimse söyleyememiş önceleri. Halkımızı bilirsiniz işte; kulaktan kulağa derken duyulmuş sonunda. Hiç beklemediği bu haber karşısında adam yıkılmış adeta. Herkesin kendine örnek aldığı o mutlu ve başarılı adam gitmiş, yerine içine kapanık ve asık suratlı bir adam gelmiş sanki. Öyle diyor yakınları. 1-2 hafta kimse haber alamamış ondan; işine de gitmemiş. “Bir süre yeniden sonra kendine geldi” diyor yine yakınları…

 Kimse anlam verememiş bu duruma. Sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşamına devam etmiş. Sevgilisine şiirler yazıyormuş, telefondan mesajlar gönderiyormuş, kızın ailesi sabahları kapılarının önünde bir hediye kutusu buluyormuş.

-Yahu, hiç ölen sevgiliye şiir yazılır mı? Hediye gönderilir mi? Nasıl bir iştir bu!

+Psikoloğuyla da konuştuk efendim. Uzun süredir seanslara da gelmediğini söyledi bize. Görünüşe göre ilaçlarını da almıyor gibi…

-Hastalığı ne peki?

+Şizofreni; Varmış gibi davranıyor efendim, kendi kendine konuşuyor. 

-Gerçekten de çok üzücü…

(Doktorların konuştuklarını duyduktan sonra inanmak istemedi genç adam. Çaresizce mırıldanmakla yetindi sadece…)

Ailenden korkarak buluştuğumuz günler, yağmur altında yürüdüğümüz geceler, havanın soğuk olmasına aldırmadan gezdiğimiz sokaklar ve seni evine tekrar bırakırkenki o surat ifadem… İlk o gün demiştin bana “asma artık suratını” diye. İstemeden de olsa gülümsemiştim, sırf sen mutlu ol diye. “Yarın görüşmek üzere, kendine iyi bak…” demiştin hatta o gece. Peki ya sen neden kendine iyi bakmadın sevgilim? Tüm Dünya’m sendin, kimsem yoktu ki senden başka! Ve yine kimsem yok senden başka…

(İlerleyen günlerde kızın ailesi, genç kızın günlüğünü buldu. Sevgilisiyle geçirdiği günler ve gördüğü rüyaları anlatan cümleler yer alıyordu günlükte. Vakit kaybetmeden “belki hastanede yatan genç adam için teselli olur bu günlük” diyerek yola çıktı kızın ailesi. Bu günlük genç adam için yeni bir umut olmuştu gerçektende. Hayata daha tutkulu bağlandı. Doktorların tedavi önermelerini kabul etti. İlaçlarını almayı sürdürdü. Psikoloğuyla olan seanslarını da aksatmamaya çalıştı. Kısa süre içerisinde yeniden örnek alınan, mutlu biri olmuştu. Ve günlüğün son sayfasını açıp birkaç kelime ekledi genç adam; 

E ken mutluluk tohumlarını bahçeme
S erpen gülücükleri karanlık kalbime
R engarenk hatıralarımız oldu seninle
A ydınlattın işte karanlığımı, o bitmeyen enerjinle.

Umut Çanak (Mikrooplazma)

Muthis….

GonuL DeLidir ZORU SECER… KaLP Mahkumdur UMUT ISTER, Goz Ufuktur YAR"I GOZLER.. ASK Imkansizdir GUC ISTER… Sevda Zordur O da YUREK ISTER…hikaye güzel okunmak ister..

Hadi yine gel Yine geç rastgele sol yanımdan… İstersen...

$
0
0


Hadi yine gel Yine geç rastgele sol yanımdan… İstersen doğaçlama sev beni "Günahı da sevabı da boynuma" der Susarım …


Niyet et , duâ et, sebat et, sabret . . Umudunu yitirme sakın....

$
0
0


Niyet et , duâ et, sebat et, sabret . . Umudunu yitirme sakın. Sonrası, “Kûn Fe Yekûn” Ol, der ve olur …

Bize, yazdığımızı değil, Yüreğimizi okuyacak insanlar lazım

$
0
0














Bize, yazdığımızı değil, Yüreğimizi okuyacak insanlar lazım

Niceleri geldi, neler istediler; Sonunda dünyayı bırakıp...

$
0
0


Niceleri geldi, neler istediler; Sonunda dünyayı bırakıp gittiler; Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.

marleyinkizi: yalnizkralicee: apollonunsevgilisi: BEN SİZİN...

$
0
0


marleyinkizi:

yalnizkralicee:

apollonunsevgilisi:

BEN SİZİN AMINIZA KOYİM

Gelin grup yapak ivfjvfjvd

yorum gdfughfsdygsdfgs

Mutluluk, 30 tane yaprak sarmadır. Mutluluk, görmemezlikten gelmek istediğin birinin seni görmemesidir. Mutluluk, annenin eve geldiğinde seni poğaça börek ile karşılamasıdır. Mutluluk, trende oturacak yer olmasıdır. Mutluluk, tam sen mesaj atacakken onun mesaj atmasıdır.

Biz kadınları hiç sevmedik! Saçlarını sevdik, hele bir de...

$
0
0




Biz kadınları hiç sevmedik! Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik Ağızlarını sevdik, hele bir de şehvetli ve dolgun ise daha çok sevdik. Göğüslerini sevdik… Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık. Kalçalarını sevdik… Gerçekten güzel vücutlu ve "çıtırsa" daha çok sevdik… Yolda, arabada, televizyonda, internette onlara hep "baktık" Her yerlerine iyice ve dikkatle baktık. Pek iyi görememiş olacağız ki bir daha baktık. Bir daha ve bir daha… Kadınların her yerlerine baktık ama gözlerine ya hiç bakmadık ya da baktığımızda çok geç olmuştu… Biz kadınlara çok dokunduk! Onlar istese de istemese de dokunduk. Son yıllarda dini motiflerden güç bulanlarımız oldu. Eh! yozlaşan toplum ve geç gelen hatta hiç gelmeyen adalet olunca da 13-14 yaşındaki çocuklara bile dokunmaya başladık! Sapık damgası yemeyi göze alanlar bile şaşırdı çünkü sapık diye haykıran ne kadar azdı! Kadınlara dokunmada dünya sıralamasında üst yerlere geldik… 2009 itibariyle rakamlar oldukça "umut verici!!!" % 40 ını sürekli dövdük %45 ine duygusal şiddet uyguladık (küfür,hakaret,küçük düşürme) %16 sına zorla sahip olduk (ve olmaya devam ediyoruz) Tüm bunlara maruz kalan her 3 kadından biri intihara kalkıştı ama biz hiç oralı olmadık (hem bize ne değil mi? Fener ya da Cimbom maç kaybedince çok üzüldük ama kadınlar söz konusu olunca pek oralı olmadık) % 9 una daha masum birer çocukken bile dokunduk. Ama onlar hep sustular. Çünkü konuşsalar kimse inanmazdı. "kim bilir neler yaptın ki sana tacizde ya da tecavüzde bulundu amcan ya da komşun" bu da sana ders olsun, türünden tepkiler görecekti. Ama bu ders o kadar acıdır ki biz erkekler bilemeyiz. Bizlere sorduklarında %25 imiz "bazı durumlarda kadın dövülür" demeyi doğal bir şey gibi dile getirdik. İslami öğreti yalanları ile kadınları, kız çocuklarını bizlerin kölesi yapmaya başladık ve bu çabalar sonuçlarını vermeye başladı. Artık kadınlar o bildiğiniz kadınlar değil!. % 51'i erkekler ile tartışmayı bile "saygısızlık" sanıyor artık. %36'sı kendisi para kazansa bile parasını nasıl harcayacağına karar veremeyeceğine inanmış ya da inanmak zorunda kalmış. % 52'si "erkek kadından sorumludur" diyecek kadar kadınlığını unutmuş ya da unutturulmuş. % 49'u "erkek ne zaman isterse bana sahip olabilir benim itiraz hakkım olamaz" diyecek konuma gelmiş ya da getirilmiş! Hal böyleyken kabul edelim biz kadınları kullanmayı çok sevdik. Evde, işte, siyasette, okulda kısacası her yerde… Parti kongrelerinde sözde liderler konuşurken arka fonda 3-4 kadın vardı hep. Onlardan vitrin yaptık, imaj yaptık. Başörtülü, normal türbanlı, modern türbanlı ve türbansız.. Parti çalışmalarında kapı kapı dolaşanlar hep kadınlardı. Koşturan ve çabalayan hep kadınlardı. Miting olduğu zaman onları ön sıralara toplayıp karanfiller attık üzerlerine ve iki lafın birinde anam, bacım edebiyatı yaptık ama "ananıda al git" demek bize daha çok yakıştı! "Cennet anaların ayakları altında" diye diye büyütüldük ama anaları hep ayaklarımız altında çiğnedik, ezdik, tepikledik… 14 şubat sevgililer günü ya da anneler gününde bir kaç saat ara verdik ama sonra yine ezmeye devam ettik. İş verirken bile onları hep düşündük! İş yerinde gözümüz gönlümüz açılsın ya da malum niyetler ile bayan eleman aranıyor ilanı vermeyi çok sevdik. Bu ülkede kadın olmanın ne kadar zor olduğunu biz erkekler bilemeyiz. Çünkü artık konuşmuyorlar, konuşamıyorlar, konuşturulmuyorlar. Dini sömüren ve kullanan karanlık zihniyet kendi kadınlarını yetiştiriyor. Susan, itaat eden ve kaybolmuş kadınlar… Kızlar… Hatta çocuklar… Arada vizyon ya da imaj için ortaya "sürülen" kadınlara bakmayın siz onlar da biliyor "kullanıldıklarını" ama artık düzen kurulmuş. Bu ülkenin kurucusu Atatürk 1930'lu yıllarda Türk kadınına dünyadaki birçok çağdaş ülkeden önceden hak ettiği hakları verdiğinde umutlanmıştık. Çünkü o Atatürk'tü ve Kurtuluş Savaşında bebeğinin kundağında mermi taşıyan anayı ya da cephede erkeği ile göğüs göğüse savaşan bacısını unutmamıştı. İhanet edemezdi ve etmemişti de. Ama biz ihanet ettik! Türkiye nereye gidiyor? diye soruyor herkes birbirine. Oysa cevap ne kadar da açık değil mi? Türkiye hızla ve şevkle karanlığa gidiyor. Hatta koşuyor… Çünkü kadın yok oluyor, yok ediliyor… Benim annem, kız kardeşim, sevgili kızım yok oluyor… Kadını yok olan ülkenin gideceği yol bellidir. Karanlık ve onursuz bir gelecek… Bu işi planlı yürütenler islami motifler ya da örnekler ile kadının ikinci sınıf konuma gelmesini doğal karşılamamızı bekliyorlar. Bu işe Kuran-ı Kerim'i ortak koşmaları ne acı… Mesela miras hukuku; erkek çocuğa 2 pay, kız çocuğa 1 pay ya da kadının erkeğe itaat etmesini empoze eden garip ayet ya da sureler… Belli ki burada büyük bir istismar var. Çünkü tüm Tanrı'nın kendi yarattığını aşağılaması söz konusu bile olamaz değil mi? Kuran'ı kendi amaçları için yorumlayanlar kadını ikinci plana atmayı çok seviyor olabilir ama biz hiç sevmedik.

Viewing all 10506 articles
Browse latest View live