
bir kentin arka sokaklarından gece yarısı gelen sesler gibi tedirgin ve alabildiğine ürperten bir boşluk senden kalan yalnızlıktan çıldıran insancıkların bile gece düşleri olur ya onlardan da kalmadı bende ellerim mi doğurdu seni? aklım, yüreğim, tenim mi? bir şiirin en güzel kelimesinde bir dolma kalem mürekkebi gibi yayıldın kağıda şimdi ne silip atmak mümkün seni nede vageçmek şiirden elime nasıl bulaşıyorsa görünmez varoluşun nefesin tenimde öyle tutkulu ve gizemli bilmiyorlar seni sevgili kimse anlamayacak bendeki yerini tanımsızsın ve hangi kuyuya bağırsam adını geri döndün hangi otel odalarında terk etsem bana yağmurlarla yine geldin.. bağırdım sinirlendim ve yok etmek istedim seni oysa bilmeyecektim ölmesi gerekenin diğerleri, çoktan ölmüş olan bendim. düşlerin ve gülüşlerin katliamı şimdi bu sebepler ve sonuçlar aranmamalı bir kaç mevsim daha bekleyeceğim git artık bırak bana acını su akmamak üzere ve mühürlendi tüm nehirler kent bir yangına gebe ve camdan hücrelerinde esir kelimeler bir kaç kıyametin ortak paydasıyım şimdi ya araftayım ve görmüyorum yitirilenleri ya da toprağa gömülmüş mürekkebini döktüğün tüm şiirler göknurum,aydı..