hangi ben ? hangisi ? hangi sen ? hangisi ? varoluşumuz yaşadığımız aşk a engel mi teşkil ediyor ? yoksa insanlığımız var olan güzelliklerin önüne set mi çekiyor ? hepimiz birer hayvanız çok düşünüyoruz çoğu boş ve çok konuşuyoruz çoğu gereksiz…. bunun yanında yeterince üzüyor kalp kırıyor kavga ediyor bir boka yaramadığımızı gün ve gün inatla ispat ediyoruz…. ne ise… mesneti olmayan bedenini al bin karavana… nec -birsekizbiriki-birbir-dokuz sekiz seni öperiz..
Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul’u dinliyorum
Soğukmuş.
Oldukça soğukmuş çünkü kar varmış.
Hissetmiyorum, bu yüzden miş’liğim.
Üşütmüyor senin yokluğun kadar canımı.
Herhalde yokluğunda verilen morfinin yan etkisi.
Donmuyor mesela ellerim
Donsa kıpkırmızı olsa da hissetmiyorum mesela
Ellerimle dokunsam soğuğa senin kadar, insanlar kadar yakmaz.
Biliyorum.
Soğuk beldeden içeri girip ayakkabıları çözerken herkes,
Ellerini hissetmediği için çözemiyormuş.
Niçin anlamıyorum?
Neden hissetmiyorum.
Hissetme duyum da mı sorun var.
Yokse bu da mı sensizliğin etkisi.
Perçin verilmiş tüm gafil olaylarımın bedeli,
Duy biraz sık canını acıt parçala yak
Ne bileyim pişman ol.
Sevemediğine yıllarımıza sensiz acıyan yıllarıma,
Yanıma gel sonra tüm soğuğun acımtırak tadına rağmen.
Saat gecenin üçü çıkmışım sokağa. kimse yok sokakta. tek ses usul usul yağan yağmurun sesi. fısıltı gibi sanki derin derin bir şeyler fısıldıyor kulağıma. her adımda yüzüme çarpıyor yavaşça ve süzülüyor aşağıya doğru.. içimi titretiyor süzülürken. yürümeye devam ettikçe daha bir hoş geliyor yağmurun yağışı bir damla bir damla daha.. işte o an soyunup yağmurla sevişmek geliyor içimden yağmurla sevişmek !
şair olduğumuzdan felan değil yazdıklarımız ara sıra haliyle bi turgut uydurduluk da bizi sarıyor haliyle delikanlıyız neyse mevzumuz bu değil sevgili takipçilerim bu gece sizlere şiir yazmıyacağım bir adamın bir köy çocuğunun hayat felsefesini anlatacağım yani beni adımı takma kullanarak cumali selamunaleyküm derim vay yobaz diyenleriniz olabilir ben sırf merhaba dediğim için ulan ne ibne bişe oluyorsun sen diyen dayımdan tokat yemiştim ulan ne komediydi selamın da manasını dayaktan sonra anlatarak delilkanlı adam bir mekana böle girer demişti herneyse… günümüz ve gelecekti sorunlarımız bitmeyecektir sevgili okuyucu yok götüm ağrıdı yok dişim ağrıdı deme gün gelir kalbin ağrır ayık ol bir gün on yedi saat çalıştığım gecelerden biri sövmekten bi harap olmuşum ki anlatamam ulan diyorum olmaz olsun o zamanlar dondurma da satıyorum ben sorumluluk bende anlamıs bızım patron ıyı ısletıor bu cocuk vermıs bıze aylık parasını oturtup karına ortak edecek guya yerler mı lan ıkı mılyar sık kadar dolap cıkarır mı lan dondurma koydum bole yıyorum o arada bı zencı gıbı bıse bı adma var yanında da karı tabı mevzu bellı dılenerek ne olur bır tane alın demez mı bı banabı adama baktım eyvah ulan poacalar yanmadan yetıs dedım sustum anladım… gel git derken kimsemiz yok ne yol biliriz ne iz alem olmuş kurtlar kuşlar alemi biri diyor allahu ekber biri diyr cici mama yatır bandır kaldır yardır eyvah diyorum benım acılen parayı bulup koye donmem lazım ıkı dana alsam ahırı onarsam amcaları da bı sekılde kovarım amk sarapcıları bostanı doldurup ıs kovalıcaklarına mıdelerını doldurup osbır cekıorlar babama gene sovuyorum tabı o arada gel sımdı ev ara ara ara ara yok derken bızım kuyumuz kazılıor habarımız yok vay anam saf olmak zor ıs emmı üç adamın ismi sayılıyor derken cıkaralıcaklar arasında dıye nıfak gırıyor araya once patrona sonra genel mudure kadar koyuyorum postayı cıkıyorum ısten… hep bi dönme dolap dünya yat yuvarlan azdı cokdu derken gırısyoruz ıs aramalarına hayaller vs derken hoop gum patlıyor tekerlerımız baba ısyanda cıkıorum teyzemlerden son atımlık kursunum dıyorum ya olacak yada ver yansın ısın garıbı ıs oluyor ıkıncı cevabı aldık donus yok… ulan herseyı anlıyoruz kovalıyoruz fakat ne guzel tezgah herkes kasarlıgında ısın olum etmeyın benım seytanım hepınızınken cok buyuk aglamak serde yatarsa neden baslattın masalını okumayalım bılmedıgımızden değil sizin önünüzdeki o karanlıka ısık dıye sarılmanızdan sususuzmuz
Sen uzaklarda şimdi cesurca serin sularda yüzerken ben dingin bir meksikalı misali şapkasını önüne eğip avını bekleyen bu öğlen vakti sen yokken.. Her şey başkalaşıyordu o günler daha gelmemişti kurak yaz şimdi oturup düşününce ne uzak ne eski ağzım küflenmiştir, çöl olmuştur çoktan, bu sıcaklarda susmaktan. Sen uzaklarda şimdi yıkarken ruhunu serin sularda ben güneşe nazır sallanıyorum zamanın döşeğinde sevincini dinliyorum göğün lanetini güneşin özlemini gecenin Buralarda şimdi upuzun banka kuyrukları soluk faturalar telaşlı insanlar var kilometrelerce gerilerde kalan ardından Ve bir kartpostal masada üç gün sonra parmaklarında tutacağın emanet ettiğin balığın öldüğünü yazanın amkorum bak…
Yalnızlık ALLAH’a mahsus, her canlı bir eş arar. TAŞIN kalbi yok ama onu bile yosun sarar.
Bir kız arkadaşınızla uzun bir zamandır tanışıp konuşuyorsunuz ama bir süre sonra konular bitiyor.. Bana yardım edin ne yapmalıyım ????
Parmak uçlarıma hapsettim seni, dokunduğum her yerde seni hissediyorum, canım yanıyor..
Çok Mütevaziyimdir , Bu Yüzden Sadece İyi Olduğumu İddaa Ediyorum. Yoksa “MÜKEMMEL” Olduğumu Herkes Bilir ;)
Aşık olmak, misafirliğe gitmek gibidir! aşk umduğunu değil, bulduğunu sever!
ne de sevimli :)
Bu arada Günaydın hepinize
öl bunlara öl öl öl
Lapa lapa kar… Yanında sade kahvem ve bitter çikolata keyfim….uglarımda yanımda ..çıkıcam karlarda hoplıcam zıplıcam…
“Hayata yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok”
Bir fincanda ki kahve gibidir hayat … Bazen tatlı bazen değildir … Önemli olan kahvenin tadı değil … Onu kiminle içtiğinizdir …!
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini.
İYİLİKLERİMİ hatırlamayıpta, YAPTIĞIM HATALARI pişirip pişirip önüme koyanlar ! Tencerede KALANLARI size ısıtıyorum !
Bazen Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, Güneş kucağındadır, bilemezsin. Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. Uçar gider, koşsan da tutamazsın o eski günleri…
gözlerin… ahh evet gözlerin… bir ışık saçıyordu sanki… karanlığıma hükmedercesine, ışığa hasret kalmış, gılgamış gibiyim, gözlerinin içine bakıyorum, ve sadece gözlerinin içine bakıyorum, gözlerinin saçtığı o güneşimsi ışık, gözlerimi kamaştırdı ve bir anda eski karanlığıma geri döndüğümü hissettim, oysaki aydınlığa aç gözlerimin sadece bir yanılgısıydı bu… hafif hafif gözlerim aydınlığına alışıyor gibiydi korkuyordum açıkçası sana her adım atışımda, tutunmaya çalışmamda sanki git gide uzaklaşıyormuşsun gibiydi oysaki sen hep olduğun yerde duruyordun beni, sadece beni gözlerim yanıltıyordu başka bir şey değil…
ok olmuş hatıraların hatıralarımda, Sense yok olmak üzeresin hatıralarımda, İçimde bir çığlık seni haykırıyor, Dur gitme diye, Belki geri döneceksin, Belki de geri dönmeyeceksin, Sen giderken, arkana bile bakmadan, Sessizce haykırarak izledim gidişini, Ben haykırıyordum sana ama sessizce, Ne olur beni affet, Dur gitme diye, Düşünüyorum bazen gecelerce, Ne desem nasıl söylesem diye, Aslında çok basit bir iki kelime, Ama korkuyorum beni bırakıp gidiceksin diye, Ben yine sessizce haykıracağım arkandan, Dur gitme diye. Kusursuz hiç bir canlı yoktur dünyada, Herkes hata yapabilir bu dünyada, Ama sen asla, neden diye sorma ? Çünkü bana göre bu dünyada, Tek Kusursuz insan sensin ! Seni seviyorum demek isterdim seni her gördüğümde, Seni her gördüğümde dilim dolanıyor hayat değişiyor. Unutuyorum sana karşı söylemek istediklerimi. Bazen zorluyorum kendimi hadi söyle diye. Şeytan işte bağlıyor dilimi konuşturmuyor. Ama söylemek geliyor içimden, Bir bilsen neler neler söylemek istediğimi, Karşılaştığım zaman seninle, korkuyorum, Belki söylediklerim hoşuna gitmez diye, Kızıp bir daha geri dönmezsin diye, Ben yine gidişini izliyeceğim, Sessizce haykıracağım belki, Dur gitme diye, Yıllar sonra bir mucize gerçek oldu, İçimdeki çölde açan bir çiçek oldun, Ne yapacağımı bilemdim ilk başta, Sadece durup seni izlemek istedim. Sen her konuştuğunda kayboluyorum, Kelimelerinin, sözlerinin ve cümlelerinin içinde, Her gözlerine baktığımda kayboluyorum içinde, Ne aradığımı ben bile bilmezken, Belki bir mutluluk, bir neşe, Belkide bir umut arıyorum, Varlığında hep mutlu oluyorum, Yokluğunda ise mutsuz ! Sözlerinde hayat buluyorum, Yokluğunda ise ölüyorum..
Bana ilgi gösteren ya da iyi davranan ya da sadece detaylarında beğendiğim bir erkeğin kurtarıcım olduğuna inanmıycam. Gelmiyorlar.
İlgim içimde kötü huylu bir tümör gibi büyüyor, kemiriyor içimi. Bu sefer şanslı olurum dediğimde kendi kendime inanıyorum bir de hala.
‘Sahip olmadığın şeyi kıramazsın’ Regina’nın kuralı buydu. Ama hani yanlışlıkla topa öyle bir vurursun da komşunun camını kırarsın ya. Bütün erkeklerler yanlışlıkla kırıyor zaten beni.
Dev bir duvar görüyorsanız arkasında gizli saklı bir şeyler olduğunu tahmin etmelisiniz. Mesela o kadar kırılgan, o kadar duygusaldır ki sert bir duvara ihtiyacı vardır. Ya da öyle zayıftır ki burda saçmasapan şeyler yazıp ekrana umutsuz, mutsuz bakışlar fırlatıyordur şimdi. Orjinal cennet iç huzurunu bulan bir kızın mutluluğunda. Ben hala tedavi aşamasından üstüme glmeyin, ya da gelin ne istediğimi bilmiyorum. İsteklerim saniyeler içinde değişebiliyor. Tamam gene suçlu benim. Cennet bekleyebilir, çözmem gereken içsel sorunlarım var.
Hayat sana ne öğretti ? - Hayat bana öncelikle sevmeyi öğretti… - Ya sonra … - Aslına bakarsan anlatması gereken pek çok şey… - Peki ya nedir bunlar ? Anlatırmısın bana ? - Tabi ki memnuniyetle anlatırım. Hayat,Insana değer vermeyi, Yaşayan her canlıya karşı saygı göstermeyi, Her acının üstesinden gelmeyi, Her mutluluğu tattırmayı, Her sevinci paylaşmayı, Kıskanmayı, Isyan etmemeyi, Aldatılmayı, Üzülmeyi, Sevilmeyi, Hatırlamayı, Sadakati, Samimi olmayı, Unutmayı, Şakalaşmayı… Nasıl davranman gerektiğini, Sevilmeden Sevmemeyi… - Peki daha farklı bir şey öğretmedi mi hayat sana ? - Evet öğretti hemde çok iyi öğretti; Ve en sonunda da Seni Unutmamayı Öğretti Bana Hayat
Adem’in yasak meyveyi yemesi meraktan değil Havva’ya olan aşkındandı belki.. Aşk hep günaha sürükleyendi.. Günah hep cezbediciydi belki ama Aşk tövbeyle daha güzeldi.
