Quantcast
Channel: Asanusta
Viewing all 10506 articles
Browse latest View live

Ayrılmak istiyorum dedi. Sustum .. Bi sigara yaktım ” hani...

$
0
0


Ayrılmak istiyorum dedi. Sustum .. Bi sigara yaktım ” hani bırakmıstın ” dedi . hanı bırakmıcaktın ? Dedim .


Özüm Yok, Geçmişim kayıptır belki. Senden Sonra Herşey bir...

$
0
0


Özüm Yok, Geçmişim kayıptır belki. Senden Sonra Herşey bir üveylikti… Ve sırf buyüzden yazmadım özgeçmişimi. Özgeçmişim, Geçmemiştir benim..

Mavilere alışık değilim ben. Yıllar var ki siyah bir yalnızlık...

$
0
0


Mavilere alışık değilim ben. Yıllar var ki siyah bir yalnızlık büyür şiirlerimde. Her şeyim karadır benim, kaderim gibi. Siyahlara aşinayım, yıllardır, söylemiştim. Her şeyim karadır benim, gözlerim gibi, Siyahlardan bir dünya kurmuşum kendime, Çiçeklerim siyahtır, siyahtır şiirlerim.

Biri ağlıyordu, Biri haddinden fazla mutlu.. Birinin dilinde...

$
0
0


Biri ağlıyordu, Biri haddinden fazla mutlu.. Birinin dilinde isyan, Biri yarından pek umutlu.. Baba olmuştu diğeri, hayata hoş gelmişti biri.. …Kimi hastane odasında can çekişiyordu, Kimi kızına ilik, kimi annesine kan arıyordu.. Azrail’le tanışmıştı az önce kimi, Açlardı, Toklardı, Sarhoşlardı, Dindarlardı.. BEN SENİ ÖZLÜYORDUM. Biri sevişiyordu muhakkak, yalnız diğeri.. Ve kavgalar, Ve barışmalar… BEN SENİ ÖZLÜYORDUM. Sonra sabah, İşe gidiyordu kimi, Kimi okula, Kimi mezarlığa, Kimi mezara… BEN SENİ ÖZLÜYORDUM. Sonra yine gece, Sonra yine sabah, Yine gece.. BEN SENİ ÖZLÜYORDUM. Kimi gün sayıyordu askerde sevdiği diye, Kiminin yoktu takvimlerden haberi, senelerdir belkide.. BEN SENİ ÖZLÜYORDUM. Çocuklar büyüyordu, Evler, arabalar, insanlar değişiyor, Kuşlar göç ediyor, Ağaçlar sararıyor, yeşeriyor, sararıyor, Yağmur yağıyor, Güneş doğuyor, Yıldızlar kayıyor.. BEN SENİ ÖZLÜYORDUM. Benzine zam geliyor, Süte zam geliyor, Maaş az geliyor, Partiler düzenleniyor, Yıllanmış şaraplar açılıyor, Para çok geliyor.. Kiminin yarası kanıyor, kiminin annesi üflüyor, Kimi öksüz… Umursamıyordum… Sen gelmiyordun, BEN SENSİZ ÖLÜYORDUM.

İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. Önceki ve sonrakiler...

$
0
0


İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. Önceki ve sonrakiler birer arayış, kaçış yada aldanıştır..!!

 ”Sen trendesin şimdi. Ben de oturuyorum burada. Saat 12’ye...

$
0
0


 ”Sen trendesin şimdi. Ben de oturuyorum burada. Saat 12’ye geliyor.Gecenin bu saatlerinde insanlar kısıyorlar seslerini. Sessizlik bürüyor ortalığı. Ben de daha iyi duyuyorum dinlediğim müziği. Daha çok yitiriyorum tüm düşüncelerimi. Olmayan düşüncelerimi.Uyuyabilmem için hiçbir neden yok. Sabah 8’de kalkmış olmam, o ilgisiz büro,ev,ben,beni yoramıyor artık. Uyanmam için de hiçbir neden yok. Bu kelimeleri alt alta, yan yana dizmem için de. Bir gece. Diğerleri gibi. bir ben. Diğer benler gibi. Bugün eski ben’lerimden biri olduğumu duydum. Karşılıklı gülsek. Gülebilir miyiz dersin? Gülebilir misin? Bu gece okuyacak bir şey bulamıyorum. Bugün senin Bozgun’u okumaya çalıştım. Üç kelime okuyabildim. Elim,elimden çıkan kelimeler,benden uzaklaşıyor. Bu satırlar ben değil artık. Kafamdan geçenleri yazamam.Bir şey geçmiyor çünkü. Geçenlerde düşümde yüksek bir yapının camının altında , bir parmak kadar dar bir yere abanıp kalmıştım. İçeriye girsem,girmeye yeltensem ,camdan odaya bir adımımı atsam, düşüp ölecektim. Ama o cam kenarına yapışıp, boşluğun üstünde kendimi tutacak gücüm kalmamıştı. Nasıl olsa çözülecekti ellerim. Ve ben düşecektim boşluğa. Yarın bütün gün trende gidecek olan sen misin ?Nereye? Niçin? Yarın bütün gün büroda oturacak olan ben miyim? Neden ?Niçin ? Hiç bir yerde olmak istemiyorum ki. Belki de ben bugün ilk defa her şeyin sonundayım. Gene bir yığın günler geçip gidecek ve ben kendime,işte bugün ilk defa her şeyin sonundayım mı diyeceğim? Korkuyorum. Korkuyorum. Korkuyorum. ”

Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal...

$
0
0


Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle,yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken,ben sana aşık oldum…

Hayat başlar ve biter ! Nasıl başlayıp nerede sona erdiği...

$
0
0


Hayat başlar ve biter ! Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırılabildiğin önemlidir.


Sürünür gidersin .. Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne...

$
0
0


Sürünür gidersin .. Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında. En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Gözyaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak. Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; “Ölmek var, dönmek yok”tur. Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını. Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya. Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: “Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa…” Başkalarını örnek göstermeye, “Bak onlar nasıl yaşıyor” demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. “Eskiden böyle miydi ya…” diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından. Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz. O, sevgisizliğinize yorar bunu… İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür. “Ya sev böyle ya da terk et” diye gürler. Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kâbusa dönüşür birden. Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size. Hoyrattır, bakmaz yüzünüze. Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkûm eder. Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden. “İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için…” dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz. “Madem öyle…” nin çağı başlar ondan sonra. Mademki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, mademki kıymetinizi bilmemiştir, o halde “günah sizden gitmistir”. Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece. Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre. Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni. Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini. Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye. Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla… “Bana ne… Kendi seçimi” diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre… Ama sonra, ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden. Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi. Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye. Dönüp “Seni hala seviyorum” diye bağırmak geçer içinizden. Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz. Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem “Ne olacak sonunda” kuşkusu… Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. asanusta gibi Sürünür gidersiniz…

Farzet ki, yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların? Ya...

$
0
0


Farzet ki, yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların? Ya yazıp da sildiklerim? Ya yazamadıklarım?… “Onda ne buldun” diye soru mu olur? Ne bulduğumu anlasan sen aşık olurdun zaten…!

Beklediğin bir şey, anca sen onu beklediğini unuttuğun zaman...

$
0
0


Beklediğin bir şey, anca sen onu beklediğini unuttuğun zaman gerçekleşir. Bu, hayatın; sen bakarken soyunamıyorum deme şeklidir…

- Ne diyorum biliyor musun? Sanki ilk kez tanışmış gibi yapalım....

$
0
0


- Ne diyorum biliyor musun? Sanki ilk kez tanışmış gibi yapalım. Bana selam yaz, kim olduğunu bilmiyormuş gibi cevap vereyim. Tanışalım en başından. Arkadaş olalım önce. Sonradan yakınlaşıp dost olalım, sırlarımızı paylaşalım. Birbirimize hediyeler alalım, sürprizler yapalım. Çekinmeyelim konuşurken, ne olursa olsun küsmeyelim. Beni kıskandırmaya uğraşma, başkaları kıskansın bizi. İçten içe sevelim birbirimizi. Canım de bana, ama hiç aşkım deme. Çünkü aşk kısa. Aşk bir ömürlük değil. Sen bir ömürlük ol. Hep benim ol. İnsanlar sordu mu en yakın arkadaşım de. İçten içeyse sevgilim. Hiç sevgili olmayalım. Hayat arkadaşım ol. Birbirimizi ihmal etmeden, kırmadan sevelim. Biz olalım, ama iki sevgili değil, iki yoldaş. Her şeyime karışmana izin vereyim. Senden habersiz hiçbir yere gidemeyeyim, attığım her adımdan haberin olsun. Sıradan biriymişim, ama değilmişim gibi.

insanın acımasızlaşması kulaklarının arkasının acımasıyla...

$
0
0


insanın acımasızlaşması kulaklarının arkasının acımasıyla paralel büyüyor..

Hep “aşkın dili olsa da konuşsa” deriz. İşte birgün...

$
0
0


Hep “aşkın dili olsa da konuşsa” deriz. İşte birgün aşk konuşmaya başlamış ve demiş ki : - “Ey insanlık hep peşimden koştunuz, bana ulaşmaya çalıştınız. Aslında bana ulaştınız ama hiç farketmediniz. Benım için ağladınız zaman bile size hep yalan belki de şaka gibi geldim. Bana hep yakıştırmalar yaptınız. Size bir hikaye anlatayım. Birgün küçük bir kedi kuyruğunu yakalamak için hep kendi etrafında dönüp duruyormuş ve büyük kedi dayanamayıp ne yapmaya çalışıyorsun diye sormuş. Yavru kedi de bana ancak kuyruğumu yakaladığım zaman mutluluğa ulaşacağımı söylediler. Ben de onun için uğraşıyorum diye cevap vermiş. Büyük kedi gülmüş ve “ben de küçükken senin gibiydim. Hep kendi etrafımda döner, kuyruğumu yakalamaya çalışırdım ama birgün durdum ve düşündüm ve yürümeye karar verdim işte o zaman anladım ki zaten o benim peşimden geliyordu.” İşte şimdi anladınız mı? Aşk bir kedinin kuyruğudur ki ona ulaşmak için peşinden koşmanız gerekmez, o zaten her hareketinizde arkanızdan gelir…

..Gitmek, gövdeye değil, gönüledir. Gittiğiniz yerde gönülsüz...

$
0
0


..Gitmek, gövdeye değil, gönüledir. Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanız, varışınız da boşunadır. O zaman, gittiğiniz yere ulaşamazsınız, sadece varmış olursunuz. Varmış olmak, vuslata ermiş olmak değildir. Vuslat, gönüle varmaktır. Sevgi dolu bir gönüle ulaşmaktır. Vuslat gönül işi olduğu için, varmak da gövdeyle olmaz, gönülle başarılır. ‘Dizimin dibindeki, Yemen’de; Yemen’deki de dizimin dibindedir” der Mevlânâ…’ Göremediğin gönülden ırak olursun. Gönül görmek diye bir çaba var mı hayatımızda? Giremediğin gönüle eremezsin. Hiç olmazsa, yanı başınızdakilerin gönüllerinde misiniz? Yanı başınızdakiler gönlünüzde mi?…


Unutmaya çalışmak gibi bir amacım yok. Fakat, hatırlanmaya değer...

$
0
0


Unutmaya çalışmak gibi bir amacım yok. Fakat, hatırlanmaya değer biri de değilsin hani

Yalan söylerken yakalanmamakla dogru soylemeyı aynı...

$
0
0


Yalan söylerken yakalanmamakla dogru soylemeyı aynı sanıyorsunuz…

Ne güzel şey düşünmek seni bunca kalabalıkta ve bunca...

$
0
0


Ne güzel şey düşünmek seni bunca kalabalıkta ve bunca yorgunluklarımın içinde, Son hasretim, sana olan hudutsuz sevdamı Manalyo kokulu başını kollarımın arasına alıp, Senin o memleket gözlerine saatlerce bakmalıyım kı anlatabileyim, Senın yanıbaşında ve sevkat o dolu gögsünde uyumalıyım, Çünkü ben senin her yanın çiçek acmış, yemişlerle dolu fidana benzeyen güzel yüzüne hasret yaşayamam…

Özlemeyi kendine yediremediğinde, insan yorulmaya başlar. Mesela...

$
0
0


Özlemeyi kendine yediremediğinde, insan yorulmaya başlar. Mesela artık daha az şarkı dinler. Çünkü hatırlamak istemez. Daha büyük kahkahalar atar. Çünkü ağlamaktan korkar. Daha çok konuşur. Ama daha az güvenir. Daha çok yalan söyler. Arkadaşlarına yalan söyler, ailesine yalan söyler, hiç tanımadığı ve ilk defa konuştuğu insanlara yalan söyler ve en kötüsü de, kendine yalan söyler. “Özlemiyorum” der, “Sevmiyorum ki” der. Ama daha fazla özlemeye başlar. “Unuttum” der ama daha fazla hatırlamaya başlar. Yalan söylemek, özlemeyi durdurmaya yaramazki. Gülümser. Etrafına gülümser, ailesine gülümser, sokakta annesinin elini bırakmasından korktuğu küçük kız çocuğuna gülümser, elindeki hasta çocukla para bekleyen dilenciye gülümser. Gülümser ama insan özlediğini her ne olursa olsun, ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın, gece başını yastığa koyduğun anda hatırlar. Sabah olur, hayatına devam eder. Tek bir şey bekler, özlendiğini biraz olsun hissetmek. Ama bunu belki hisseder, belki hissetmez. Sonucu ne olursa olsun hayat devam eder. Sonra, bir an gelir. O an, insan içinde tuttuklarını ağlayarak dışarıya atmaya başlar. Bazıları ağlamaz. Bazıları dalga geçer. İnsanların duygularıyla dalga geçmek gibi. Ama her insan ağlar. Birileri bunu söyler, birileri yazar, birileri ise bunu asla söylemez ve gizler. Ağlarken bazıları kendinden nefret eder. Bazıları onu ağlatan kişiden. Ve herkes sevebilir, herkes öpebilir, herkes koklayabilir, herkes dokunabilir ve herkes özleyebilir. Ama hiç kimse özlediğini kolay kolay söyleyemez. Hatta hiç kimse, şuan bu satırları okurken aklına gelen kişiyi özlediğini bile kendine yediremez. Ama özler. Hemde çok özler.

Sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için; helal ediyorum...

$
0
0


Sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için; helal ediyorum hakkımı !..Uzaktan da sevilirdi yar. Mümkündü. Hem mümkün hem imkansızdı aşk. Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek. Yaklaşmadan. Aşk bugün var, yarın kaçtı kaçacak bir ada tavşanıydı sanki. Öylesine ürkek. Kimse yüzde yüz emin olamazdı aşka “sahip” olduğundan. Mülkü yok, tapusu yoktu.

Viewing all 10506 articles
Browse latest View live